You are here
İnsanlaşma mücadelesi
30 April 2021 - 15:30
Beslenmek, uyumak, barınmak… İnsanın hayatta kalabilmesi için en temel ihtiyaçlar bunlar… Peki, bunlar insanlaşmaktan söz etmek için yeterli mi? Üretimdeki gelişimin tam otomasyonu mümkün kıldığı günümüzde bu soruyu her işçinin sorması lazım… Çünkü gerçek anlamda insanlaşmak yaşamsal ihtiyaçları karşılamanın ötesine geçmektir. Zorunlu ihtiyaçlar için harcanan sürenin kısalması, buna karşılık kültürel, sosyal, zihinsel ihtiyaçlar için ayrılan zamanın artması, günün büyük kısmını kaplaması demektir. Yani hayatın güzelliklerinin tadına varmak, yaşamdan keyif almaktır. Bu da ancak daha az çalışmakla mümkün olabilir. Zorunlu çalışma süresi ne kadar az olursa, insanın yaşamın tadını çıkaracak o kadar çok vakti olur. Ve bugün üretimdeki gelişkinlik bize çok daha az çalışmanın aslında mümkün olduğunu gösteriyor.
İnsanın üretim sürecindeki gelişimi zorunlu çalışma saatlerini kısaltacak yönde oldu hep. Makinelerin icadı, teknolojideki ilerleme çok daha kısa sürede, çok daha az insanla, çok daha fazla ürün elde etmeyi mümkün kıldı. Ve insanlar çalışmanın bir zorunluluk olmaktan çıkacağı günlerin hayalini kurdu. MÖ 2. yüzyılda yaşamış Yunan şairi Antipatros, tahıl öğütmek için icat edilmiş olan su değirmenini, üretim işinde kullanılan bütün makinelerin bu ilk basit biçimini, kadın kölelerin kurtarıcısı ve altın çağın başlatıcısı olarak selamlamıştı.“Ey değirmenci kızlar, tahıl döven eller yorulmasın ve tatlı tatlı uyuyunuz artık!” diyordu şiirinde.
Antipatros bu önemli icat karşısında sevinmekte haksız mıydı? Hayır. Sadece toplumun sınıflara bölündüğü gerçeğini unutmuştu! Teknoloji ne kadar ilerlerse ilerlesin, üretim ne kadar hızlanırsa hızlansın, zenginlik bir avuç sömürücünün elinde toplandığı sürece ezilen sınıflar kölece çalışmanın boyunduruğundan kurtulamayacaktı. Ama sömürücüler de ezilenlerin işgününü kısaltmak, daha iyi yaşamak için verdiği mücadelelerden, sömürüye karşı başkaldırısından kaçamayacaktı.
Roma İmparatorluğu döneminde insanlar buğday öğütmek, taş, maden ufalamak ya da zımparalamak için kullandıkları araçlara “mola” derlermiş. Önceleri el ile kullanılan bu aletler zamanla hayvan gücüyle mesela atlarla sonra su ve rüzgârın gücünden yararlanarak kullanılır olmuş. Bu küçük aletler gelişip büyük değirmenler haline gelirken, çark ya da diş anlamında mola kelimesi de zaman içinde İngiliz dilinde “Mill”e dönüşmüş. Değirmenler, değirmenleri döndüren kayışlar zamanla makinelere ilham vermiş ve 1500’lü yıllardan itibaren kurulan işliklere de “mill” denmiş. İngiliz dilinde işlikler, atölyeler, fabrikalar bu kelimeyle ifade edilir olmuş.